YerliköY
| BiZiMKÖY |

Yerliköy; Çorum İli, İskilip İlçesine bağlı bir köydür. İskilip İlçe merkezine uzaklığı 23, Çorum'a 75, Bayat'a 15, Ankara'ya ise 178 km'dir. İskilip'in güneybatısındadır.
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE

YERLİKÖY
Köyüme şiir yazmadan olur mu?
Doğduğumuz, büyüdüğümüz, çocukluğumuzun geçtiği yer unutulur mu?
Hani bülbül dermiş ya "İlle vatanım, ille vatanım" diye.
Sonra serbest bırakınca gitmiş bir çalı dibine konmuş.
Aşağıdaki şiir "BENİM KÖYÜM"e ithafımdır:
Çorum / İskilip / Yerli Köyü'ne
....................................................
Bir sabah erkenden terkettik seni,
Dönüp yine sana geldik Yerliköy,
Yıllar ilerledi, farkettik seni,
Seninle ağladık, güldük Yerliköy
Kırlarında yazın kuzu güderdik,
Tarla sürer, tohum eker, biçerdik,
Harmanda tarlaya sapa giderdik,
O günlerden mahrum kaldık Yerliköy
Arpalar sararsın, buğdaylar başak,
Yüz-yüzelli koyun, bir de boz eşek,
Bir yastık, bir yorgan, yerde de döşek,
Olsaydı yeterdi bildik Yerliköy.
Dilerim yavrular çokça büyüsün,
Bebeler beşikte rahat uyusun,
Sen ki İskilibin Yerli Köyüsün,
Turnalarla selam saldık Yerliköy.
Bahar gelip Tekke Çayı coşunca,
İçimizde hasretliği taşınca,
Aydoğan’dan Aculü’yü aşınca,
Seni karşımızda bulduk Yerliköy.
Karaoğlan Kırı, Irmak Bucağı,
Kışların soğuğu, yazın sıcağı,
Herkesin tüterdi evi, ocağı,
Dağılıp tarumar olduk Yerliköy.
Tekke Çayı geçer gider önünden,
Oturup baktım da Yamaç yönünden,
Çok şeyler değişmiş eski gününden,
Akan yaşımızı sildik Yerliköy
Dedem Hacı Osman hayır yapardı,
Bıdık Dedem, Şıpla, Helmi yaşardı,
Hacı Gıdış, Hacı Musa, Nos vardı,
Şimdi geçmiş güne daldık Yerliköy
Koca Mıstık derler yiğit adamdı,
Kimseye kötülük etmez; atamdı,
Canımdı, ciğerim benim babamdı,
Kaybettik sarardık solduk Yerliköy,
Nerede duracak bilmem bu gemi,
Ölüm olur kaybederim dengemi,
Genç yaşta yitirdik Gülen Yengemi,
Üzüldük, ağladık, kaldık Yerliköy,
Toylak, Şehit Tahsin düştü toprağa,
Halil Ağa sanki, benzerdi dağa,
Hamdinin Osman'da ağaydı ağa,
Ölünce kıymetin bildik Yerliköy.
Eskiler anlatır Tatlı Kuyuyu,
Azize Bibiyi, Vehbi Dayıyı,
Allah bilir ancak gerçek sayıyı,
Yazmaya kalktıkta sildik Yerliköy.
İki Mehmet vardı, kaderi birdi,
Lepid'le, Mehmet Şen; kavak bitirdi,
Bekir Güler "CAN"dı, kaza geçirdi,
Gurbet elde tek-tek öldük Yerliköy,
Muhittin, Süleyman, Pine, Hidayet,
Asiyenin Ahmet, Kösenin Ahmet,
İrecebin Osman, Hacı, Kel Mehmet,
Dobilinin Ahmet, Yusufun Ahmet,
Eyüp Ağa, Murat Bıyık, Kör Mehmet,
Galip, Ziya, Ocoo, Mahmut, Del'Ahmet,
Hepsine Fatiha, hepsine rahmet,
Okuduk, üfledik, saldık Yerliköy.
Kara Mehmet, Koca Osman birazı,
Ali Ağa, Anti, Pantı, Tongaz'ı,
"Dokuuuuz tekbiir ileeee" bayram namazı,
Eski camide de kıldık Yerliköy.
Ecel geldi nice kapı kapandı,
Mustafa Bıyık'ta taze fidandı,
Nurullah Demir'le yüreğim yandı,
Günden güne kahır olduk Yerliköy.
Bazı günler varki hepsi karadır,
İrfanla Çelebi bizde yaradır,
İpek Efendi'nin yeri buradır,
Şükür dersimizi aldık Yerliköy
Yerliköyün ismi Yelli dediler,
Geçen günler zaten belli dediler,
Yaşımı sordum da Elli dediler,
Bizler de ihtiyar olduk Yerliköy.
Yanarım ömrüme, yanar ağlarım,
Geçip gitti boşa güzel çağlarım,
Ölüm, ölüm olur kara bağlarım,
Yaşlanıp sonuna geldik Yerliköy
(NOT: İnsanları köydeki lakapları ile anıyoruz ama başka türlü de nasıl anlatılır ki? Mesela Dazlak ve Tongaz'ın gerçek ismini bilen bizim köyde kaç kişi vardır? Dazlak = İsmail DEMİR, Tongaz = Hüseyin AKTAŞ. Kelüssük rahmetli de Hüseyin AKTAŞ. Hadi anlatın bakalım şimdi :)) Akrabaları kusura bakmasınlar.)
Suat Zobu
Yerliköyden Mektup 1
Sevgili arkadaşım,
Yelliköyden bi urttan gittiniz. Bi dinnak olsun haberinizi alamadık. Küşümleniyok açıkçası. Mektup salmaya keşik gelmedi ellağam. Ben seni daha yangılı bilirdim oysa. Şindi sana kerç etmekte haksızmıyım allasen?
Burda bıldırki feşel gobellerin çılpıklıkları daha beter oldu. Eyce şinnediler.
Bizim tavuk soyhalar pinniğe yımırtlıyacağına, iriliğin biciğine dadanıp kapıyı ırık görünce oraya yımırtlıyo. O dağal bi gancık köpek dadanmış ikide bir yımırtaları yiyo. Bizim samannığın ardına da bi köpek gunnamış. Tam dokuz tene eniği var. İlazımlı bi şey olsa bi dene olsun gunnamaz meret. Gözünü gözle dur.
Geçen gün bizim yeni gelin misafirlere Kuyu'nun buz gibi suyu dururken Çalhama'nın suyundan çay yapmış, irezil kepaze olduk; mıradın abdest suyu gibiydi valla. Çalhama dedim de aklıma geldi tam zunnuğuna birisi ağaç çakmış. Onu çıkartmak için çok uğraştılar, poresi kırıldı. Yüzüm sizden gara olsun orda bi de it üleşi vardı, abariyyy nasılda yiril yiril kokuyo bi görsen. Bi Allahın kulu çıhıpta onu oradan kaldırıp atmıyo. [Sen niye atmıyon demezler mi laf işte :) ]
Gira günü bahçeyi maşaladık, kemireleri serdik. Damın temeğine kadar kemire dolduydu. Gelinler birezini tezek yaptılar. Düşenbeye kadar bahçeyle uğraştık, ikişer maşalama topalak, baldırcan, gumpir ektik. Madeniz, dorotu ney de ektik. Su sıyırdıp bahçeyi suvardık. Bizim güccük gobel birez çalışınca zırıncımıya başladı eccik, hiç bişiye de dayantısı yok. Ham armut gibi adamın ümüğüne duruyo. Bi şiy deyince de zığarmaya, hemen zeklenmiye başlıyo, kökünü mesimiyo adamı. Hep emmileri şineltti, artık sıtkım sıyrıldı valla. Şeytan bazen duluğuna duluğuna bi sumsuk vur ya da yılmanık zopayı al eline, kıçına kıçına bi vur diyo. Ama olmaz ki, delağannı çocuk. Böyük oğlan öyle değel Allahtan.
Bu sene de mübarek Iramazan ırgatlığa denk geliyo. O sıcakta aç susuz ekin biç, talladan sap getir, düven sür, harman savur adamın imanı gevriyo valla. Sıcakta olsa harman zamanının ayrı bi tadı oluyo hani. Iramazanın tadı da başka. Ağşama bi tarhana çorbası, bi salata, bir iki de yemek yetiyo. Zöhürde taptapı çöreği ısıcak ısıcak, bi de hoşaf ohh. Yeni nesil onu da beğenmiyo ya. Neymiş taptapı çöreği adamın midesini ekşitiyormuş. Hele hoşaf yerine ille de çay olacak. Geceleyin çay olur mu allasen?
Şindi ekinlerin firik zamanı. Dün gobeller firik edip gelmişler, onu yidik ağşam. Ekinler kalksında o zaman hedik ederik. Sen çok seven de ah gönderebilsek. Bulgurda Kümüğün Samiyi, Hediyenin Omarı ney çağırıp sohu döğdürürük. Bi horuz keserik, bi de havla bastıkmı iyi şennikli olur akşamınan serinnik düşünce. Senin bulgurunu, yarmanı gönderirik, hiç merak etme. Şindilik başka diyeceğem yok. Baki selamlar.
Seni candan seven arkadaşın.
(Suat Zobu)
Yelliköy'den Mektup 2
6.2.16 0 Suat Zobu Yazı
Sevgili arkadaşım,
Yelliköyden gittiğinden beri hiç haber alamaz olduk gayli. İbdilki yazdığım mektuba da cevap vermedin. İnsan iki cızım olsun bir şeyler yazar hayırsız. Ya da çocuklara yazdırır. Ben de habire kerç ediyom ister istemez.
Bıldır bu vahıtlarda Şe’re giden birinden duyduydum. Bek irahatimişsiniz. "Suları muları evin içinde akıyo" dediydi. İyi de evin içinde akan su her tarafı batırmıyo mu? Ortalık rutubetlenip sası sası gokmuyo mu? Abdesane bile evin içinde dediler. Doğrumu allasen..? Yiril yiril gohar valla. Evin içine girilmez gohudan.
Ekmeği ney de bakkaldan alıyormuşsunuz. Zahmetinden gurtulursunuz emme ona paramı yeter. Benim de canım çekiyor şe'er ekmaani ara sıra. Bazen "bi şe'er ekmaa olsa da yufka ekmaan içine dürüp yisek" diyom hani.
Bizim bura çok zahmetli anam. Ekmek et, asbap yu, bulaşık yıka, mala maşamata bak. Bağda bahçede çalış. Çalış babam çalış...
Hele piriç soyha, hele piriç soyha... Ekmesi bi dert, biçmesi bi dert, yaz gış gendini gebert. Devamlı suyun, balçığın içindesin.
Piriç de neyin nesi dersin şindi. Bizim burda piriç ekmeye başladılar bir de. Neymiş, parası iyiyimiş. Parası batsın.
Bi şirket var, Tosyalı Boynarinin diyorlar. Onlar epeyce para harcadılar. Gocaman gocaman ganallar açtılar. Irmağın üstüne gocaman bi bent, bi de köprü yaptılar. Irmağın suyunu çevirdiler bu yana. Akıyo ganallardan devamlı. Böyük ganal, güccük ganal, ayak ganalı diyorlar. Böyük ganal Gaynarcanın altından geçiyor. Öte geçede de Ambarcı'da, Çeltek'te, oralarda da yapmışlar. Bizim aşşağıdaÇukurköy de bile var.
Garnarcanın altından Irmağan kıyısına kadar olan kısımda her eve 7,5 dönüm yer dağıttılar. Hazine arazisiymiş. 30-40 metre genişlikte, Irmağa kadar uzanan 6-7 yüz metre uzunluğunda ince uzun bir arazi işte. Araziyi boydan boya 40 metreye 40 metre gibi göllere bölüyorsun. Aynı maşalama yapar gibi. Kenarlarındaki yükseltilere “kaş” diyorlar. Böyle göllere bölmezsen arazi düz gibi gözükse de düz değilmiş meğer. Ahıp gidiyo su. Suyun göllenmesi, göllenip ısınması gerekirmiş ki piriç bu suda yetişsin.
İşte böyle, boydan boya göl göl yapacaksın. Bir sürü göl. Her gölün alt yanından diğerine akan bi ayağı var. Her gün kontrol edeceksin ki gaşı yıhıpta göldeki su boşalmasın. Pirici ekmeden önce göllere suyu dolduracaksın, Suylan’dan keşenciyi getittirip kömüşlerle keşen yaptıracaksın. Keşen de ne dersen kömüşlerin arkasına tapanı bağlıyorlar, dön babam dön. Suyunan toprağı karıştırıp mırık haline getiriyorlar yani. Bu arada gabuklu çeltik tohomunu tehliz torbalara ıslayıp 5-6 gün çillendireceksin, çok durdurursan gızar, az durdurursan çillenmez. Çok çillenirse de bu sefer çilleri gırılır cılk olur. Ayarını iyi bileceksin. Ondan sonra göllere ekeceksin balçığın içine. Ekin gibi bi sefer ektin orda bitmiyor ki. Ekine gurban oluyum. Devamlı suyun içinde olacak bu zıkkım. Göl susuz kalmamalı. Böyük ganaldan su akacak gölün başından, ayak ganalına gadar piricin dibinden akacak, gölekli duracak hep.
İlacı var, gübresi var, hele hele darısı. Amanin bi darı oluyo, bi darı oluyo, pirici hiç şeneltmiyo.
Tek tek darıyı alacaksın. O namussuzu da kökünden sökmezsen 10-15 gün içinde geri eski haline geliyor. Darıyı yolmak da ayrı bi marifet. Suyun içinde kökünü bulacaksın, parmaklarını kökün altından aralarına daldıracaksın, çekip çıkaracaksın köküyle birlikte. Bazıları adamın kolunu koparıyor valla. Yalınayak ağşamaca suyun içindesin. Çıkardığın darıları kaşın üstüne atacaksın. Kaşlara uzaksan ortada toplayıp ara sıra kenara taşıyacaksın. Eğil kalk, eğil kalk adamın beli bıhını kalmıyor. Çocuklarla beraber ölüp geberiyok darı yolacağız diye. Çocuklar sıhılıyo anam. Gurt yok, guş yok. Oğlan darının kökünü top gibi yapıp yapıp gıza atıyo ara sıra. Gızın beline, poposuna küütt. Zavallı birden neye uğradığını şaşırıp “Anam öldüm” diye feryat ediyo. Zarıl zarıl ağlıyo bazan. Biz gızıyoz mızıyoz ama ne yapacaksın sıkılıyorlar işte. Birbirine takışmadan duramıyorlar.
İki üç sefer alıyorsun darıyı.
Sarı sarı kelleyi çıharıp da aşağıya doğru saldımı da bek gözel oluyo anam piriç soyhada.
Ekimin sonlarına doğru anca geliyor biçim zamanı.
Orakla biçiyoruz. Bazen ırgat tutuyoruz. Dorukseki'den, Çayköy'den,Örenseki'den, Pancarlık'tan geliyorlar.
Biçilen piriçleri deste deste yapıp bağlıyorsun, Adına “koçek” diyorlar. Bu köçekleri yüklenip omuzunda taa böyük kanalın başına kadar taşıyorsun. Onun da harmanı oluyor ekin harmanı gibi Gaynarca'da. Yığın yapıyorsun. Yığında durdukça da içten içe kızıyor, küfleniyor, çürümeye yüz tutuyor. Habire aktaracaksın.
Sonra patuz diyorlar bi makine var. Sıran gelince patuza vuruyorsun. Öyle bir günde iki günde de gelmiyor ki sıra. Bekle Allah bekle.
Koçek çekerken de, patuza vururken de bu piricin kılçığı, tozu adamı mahvediyor. Arpanın tozu falan halt etmiş yanında. Havalar da o zamanlar öyle soğuk oluyor ki, çoğu sabah kırağı düşüyor üstüne.
Daha patuza vururken nerden haber alıyorlarsa şirketin adamları hemen damlıyo. Çıkan CEÇ'in her tarafına möhür vuruyorlar. Bi tane “Möhür Ali” diye biri var, gavur mu gavur dürzü. Yangından mal kaçırıyor ellağam. Onun gözünde bizler hırsızız sanki. Çıkanın yarısını alıyorlar şirket hakkı olarak. Möhürü bozarsan cezası varmış. Bütün sene boyunca sen çamurun çaylağın içinde debelen, onlar gelsin yarısını alsın götürsün. Dikilip kala kalıyorsun, adamın öyle bir zoruna gidiyor ki…
Bitti mi?
Bitmedi. Kalan pirici gurutacaksın. O mevsimde de gurumuyor ki, habire yağmur yağıyor. Guruyunca motura yükleyip Tosya’ya götürüyorlar. Köyde satarsan daha ucuza gidiyor. Tosya’da çeltik fabrikaları varmış. Orada kabuğundan ayırttırıp öyle satıyorlar. Yüzde 50-60-70 verim veriyormuş. Taneler ne kadar dolgun olursa yüzdesi de o kadar yüksek işte. Mostrası orada çıkıyor. 10-15 gün Tosya’da sıra bekleyip, işini halledip geliyorsun köye.
Sonuçta eline geçen 3 kuruş. Allah bereket versin gene de ne yapacaksın...
Amanin lafı çok uzattım. Bu kadar yeter. Başka zaman da başka şeyler anlatırım. Bizim derdimiz anlat anlat bitmez kardeş.
Şindilik başka diyeceğem yok. Baki selamlar.
Acele cevap beklerim.
Seni candan seven arkadaşın.
(Suat Zobu)
KÖYÜMÜZDE KULLANILAN AMA MAALESEF UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞ BAZI KELİMELER.
BU ve DİĞER YAZILAR İÇİN DE SÖZLÜK
A
A’lenmek: Eğlenmek, durmak, dalga geçmek, oyalanmak
Abariy: Hayret nidası
Abdesane: Tuvalet
Abdestlik: Banyo yapılan yer
Aboo: Hayret nidası
Ağa: Baba,
Ağca: Beyaz,
Ağnanmak: Yuvarlanmak, at, eşek gibi hayvanların yuvarlanması,
Aha: İşte,
Ahacık: İşte burda
Alaçık: Ağaç dallarıyla iskeleti kurulmuş ve çul kilimle örtülü çadır. (ALACIK)
Alma: Elma
AMBAR: Hububat deposu,
Anadut: Buğday ve benzeri ekin destesini remorka veya başka bir araca yüklemede kulanılan üç kollu harman aleti. tarım aracı,
Annacı: Karşısı
Annacıma gel: Karşıma gel
Aş: Yemek
Aşamınan: Akşamleyin
Avu: Zehir
Ayakyolu: Tuvalet
B
Badal: merdiven basamağı
Bahraç / Bakraç: Bakırdan küçük kova
Baldırcan: Patlıcan
Bamiye: Bamya
Bardak: Çam ağacından oyulmuş 7-8 litrelik su kabı, seneğin küçüğü. "Eski çamlar bardak oldu" deyimi buradan gelmektedir. Şimdi ise bardak su bardağı-çay bardağı olarak algılanmaktadır. Su içmek için kullanılan bu günkü bardak yerine "TAS" kullanılmaktaydı,
Batman : Yaklaşık 20 Litrelik sıvı ölçü birimi,
Bazlama : Sacda pişirilen yuvarlak ekmek
Bekit: Kapat, ört
Belermek: Gözleri büyüterek öfkeyle bakmak,
BILDIR : Geçen sene,
Bıza' : Buzağı
Bi hapaz: Bir avuç
Bi dıhım : Bir lokma
Bibi : Uzaktan kadın akraba,
Bicimcik: Azıcık, az olan şey
Biçki : testere türü
Biley taşı : kesici araçları iyeleyen alet
BİZ : Delik delmeye yarayan alet,
Bostan : Kavun, karpuz tarlası
Boyunduruk : çift süren hayvanları birlikte yürüten ağaç çember
Boz : 1- sürülmemiş toprak, 2- Renksiz, gri renkte olan, Bomboz: Rengi atmış, Bomboz olmuş: Hastalıktan rengi iyice sararmış.
BÖRÜ : Zehirli bir örümcek türü,
Bucaklık: Evde kap kacak konulan yer,
Bugelek (g sağı n): Büyük baş hayvanları rahatsız eden, kanını emen, kolay kolay bırakıp gitmeyen, uçan bir böcek.
Bulamaç: Undan yapılan cıvık yiyecek
BUNDAN KEYLİ : Bundan sonra,
Buymak: Çok üşümek,
Büngüldemek: Suyun yerden fokurdaması,
Bürgü: Yemeni,
C
Cahal : Cahil, tam yetişmemiş, delikanlı
Camış : manda
Canavar: Kurt
Candarma: Jandarma
Ceyran : elektrik
Cıbır: Parasız, pulsuz
CILGA : Patika-keçi yolu,
Cıncık: Camdan yapılmış eşya,
Cırcır : Fermuar
Cızlavat : lastik ayakkabı
Cimciklemek : Çimdik atmak, çimdiklemek
Cirpeden: Hızlıca, birdenbire
Cof cof : Süs
Cuvara: Sigara
Cüce : civciv
Cücük: Civciv
Ç
Ça'al: Küçük taşlardan oluşan yığın.
ÇALHAMA : 1- Caminin yanındaki çeşme,
ÇALHAMA : 2- Yoğurtla ayran arası kıvamdaki yoğurt,
Çandı : Evin, ambarın köşesi
Çapıt : Bez Parçası
Çarkıt: Bozuk - külüstür,
ÇEBİŞ : 1 Yaşındaki erkek keçi,
Çemkirmek : 1 . Birine karşı gelmek, sert cevap vermek. 2 . halk ağzında Köpek kesik kesik havlamak.
Çıngı: Kıvılcım,
Çiğit : Çekirdek
Çilermek: Su sızması,
Çinilemek: Çınlamak,
ÇOR : Hastalık,
Çöğdürmek : küçük abdest yapmak (Özellikle çocuklarda)
Çöğmek: Yana yatmak,
Çökelik: Evde yapılan bir peynir türü,
Çömelmek: Dizlerinin üstüne çökmek
Çömütmek: Çömelmek,
Çördük : Armutun küçüğü
Çörtleğen / Çörten: Pınarlarda ve çatılarda su akan yer,
D
Dam kürümek : ahırı süpürmek
Dam: Ahır,
Darı : mısır tanesi
Deze: Teyze
Dıldıbız : Fakir
Dibek : Ağaçtan yapılmış havan, sohu
Dinelmek : Ayakta durmak Dirgen : harmanda sapları yayan çatallı araç
Dolama : parmağın iltihaplanıp şişmesi
Dölek: Düzlük,
Döş : göğüs
DÖVEN : Düven,
Duluk: Avurt
Duncukmak : Nefessiz kalmak, somurtmak,
Dürzü : (aslen bir mezheptir) aşağılamak için kullanılır
DÜVE : 1 Yaşındaki dişi inek yavrusu,
Düven : Harmanda traktör, at veya öküzle çekilen, ekinleri ezip saman yapmaya yarayan, aralıklarla kesici taşlar monte edilmiş kızak
E
Eci : Kız kardeş, bacı, abla,
Ecicik : Azıcık, bir tutam Ekti: Yiyecek konusunda yüzsüzlük yapan
Ellağam : Herhalde, galiba
Ellik: Ekin biçerken el parmaklarına takılan ağaç parmaklıklar.
Emişik: Bir memeden emen kardeş olmayan yavrular.
Emme : Ama
Emmi: Amca
Empirme: Kadın elbise kumaşı.
Enek : Misket, bilye
Enik: Kedi ,köpek yavrusu
Enteri: Zıbın , elbise
Erişmek : (meyvalar için) olgunlaşmak
Erze: Kapıyı kapalı tutmaya yarayan demir
EVLEK : Ekin ekerken ayrılan bölüm,
Evmek : acele etmek
Evrağaç/evirgeç: Ekmek çevirmeye yarayan uzun yassı tandır değneği,
Eyy: Efendim
F
Fağrimek : Yaşlanmak, ihtiyarlamak
Felfecir okumak : gözlerin fıldır fıldır dönmesi
Ferik : Piliç
Fırıldak: Oyuncak, kendisine güvenilmeyen, sahtekar
FİRİK : Kızarıp olgunlaşmaya başlayan buğday başaklarının ateşte kavrularak yenmesi,
Fişne: Vişne
G
Gabak : Kabak, kel
Galbır: Elekten büyük olan eleme aracı.
Gamaşmak : mayhoşluk
Gamyon : Kamyon
Ganara: Yemekten başka bir şey düşünmeyen işe yaramaz kimse, luzumsuz işlerle uğraşan
Garipsemek: Özlemek,
Gaste : Gazete
Gavillemek: Kararlaştırmak,
Gavurga: Patlamamış mısır, buğday kavurması
Gayillenmek: Kabul etmek,
Gayli : Artık
Gedik: Dişleri dökülmüş olan,
Gerneşmek: Gerinmek,
Gı : Erkeğin kadına seslenişi
Gıbraşma: Kıpırdama, hareket etme
Gıdık : Çene altı
Gıran giresice: İlenç (hastalık bulun inşallah)
Gıran: Toplu ölümlere sebep olan hastalık.
Gidişmek : kaşınmak
GOBEL : Erkek çocuğu,
Gocuk : kış giysisi
Godek / Gudük: Kısa
Göğ böğrülce : taze fasulye
Göğermek : yeşermek
Göğsemek : Hayvanların çiftleşmeye hazır olması
Gök: Yerine göre mavi-yeşil,
Göynek: Gömlek biçimli gecelik,
Göynümek : olgunlaşmayı da öte geçmek
Guguk : kuş türü
Gunnamak: Eşeğin, köpeğin doğurması,
Gurk: Yavru için yumurtaya basan ya da yeni civcivleri olan tavuk.
Guvermek: Yeşermek,
Güğüm: Bakırdan yapılan büyük su kabı, helke
Günnük : Yevmiye
H
HABE : Heybe,
Hağ: Sırtta taşınan büyük sepet,
Hamut: Çift süren öküzün boynuna takılır,
HARAL : Büyük kıl çuval,
Hayat : avlu
Hazetmek / Hazitmek : Beğenmek, hoşlanmak
Heçlemek: Bozmak, atılacak hale getirmek, berbat etmek
Hedik : haşlanmış buğday
Hela: Tuvalet
HELKE : Su kabı,
Hergele: İşsiz sapsız, yaramaz insanlar için söylenen söz.
Heyka : hikaye
Hırka: Eskiden kadınların giydiği folklorik bir giysi.
Hızar : ağaç biçen biçki
Hinkirmek: Sümkürmek,
Holluk : fol
Horanta : çoluk-çocuk
Hörüklemek: Bir şeyi ağzına kadar doldurmak,
Huysukma:Tedirgin olma, çekinme, huylanma
Hürü: Huri
I
Irakı: Rakı
Iramazan: Ramazan
Irbık: İbrik
Irza: Rıza
Isıcak: Sıcak
Islağaç : Yufka ekmek pişirirken çevirmeye yarayan yassı tahta
Islama : ekmek ıslama
Işgın: Fidanın sürgün kısmı - filiz,
İ
İBRİK : Abdest almaya yarayan su kabı,
İdare: Gazyağı ve fitil kullanılarak kullanılan camsız aydınlatma aracı.
İkileme : tarlayı ikinci kez sürme
İleğen : Leğen
İlistir: Delikli süzme kabı
İliye: Öyle değil mi
İrbam : İbrahim
İRİLİK : Samanın irisinin konulduğu yer,
İt dirseği : göz kenarında çıkan bir kabarcık
İya’ : Kaburga kemiği,
K
Kademsiz: Şansız, talihsiz, uğuru olmayan
Kaktır: İttir.
Kapçık : kabuk
KARAVUK : Baharda toplanarak yenilen ot,
Kaş : uçurum, tepe sırtı
KAŞIKLIK : Kaşık konulan askılı tahta kap,
Katık: Yoğurt, ayran,
Kaynata: Kayınpeder
Kekil: Yeni gelinlerin kulak yanlarında kesilerek şekil verilen saç
Kelem : Lahana
KENDİGELEN : Yere dökülen tahılın ertesi yıl kendiliğinden bitmesi,
Kertmek : Oymak, işaret koymak Kes: Samanın incesi yendikten sonra, yemlikte kalan iri kısmı
Kesek: Tarlanın sürülmesinden sonra oluşan iri toprak parçaları.
Keskenmek: Atacakmış gibi, vuracakmış gibi yapmak,
Keş: Yağsız Peynir
Kımçıtmak: Keserken koparmak,
KIR : Yazı-yaban,
Kıran girmek : bitmek sona ermek, salgın hastalık
Kırık: Kadınların yabancı erkek dostu
Kırklık: Koyunların yününü, keçilerin kılını kesmede kullanılan bir tür makas
Kırkmak: Kesmek
Kırmaşmak / kıpraşmak: Kımıldamak,
Kısrak : Dişi at
Kıyak yapmak : İyilik yapmak, torpil geçmek
Kirez: Kiraz
Kişkişlemek: Kışkırtmak,
KOSTAK : Forslu olan,
Kömbe: Alttan ve üstten odun ve tezek ateşiyle sinide pişirilen mayalı çörek
KÖMÜŞ : Manda,
Kösüre : kesiçi araçları iyeleyen bir alet , bileği
KÖYNEK : Atlet yerine kullanılan iç çamaşırı,
Kumpir: Patates
Kuruluk: yüksekçe yer
Kuytuk : çukurca yer
Külek: Buğday ölçü birimi, kavanoz şeklinde kap, küçük yağ fıçısı,
KÜLÜK : Balyoz,
Küpür: Süpürünce çıkan toz toprak,
Küskü : sopa
Kütük : ağaç gövdesi, kısa, bodur
L
Türkçede L ile başlayan kelime pek yoktur.
LEĞEN : Abdest alırken suyun döküldüğü kap,
Lök: Gaz lambasının cam takılan kısmı
Löküs: Lüks( Gaz yakıtlı aydınlatma aracı)
M
Ma'da : başka
Madeniz: Maydanoz
Mağza : bodrum kat odası
Mahana : Bahane
MALAMA : Savrulmaya hazır samanla tane karışımı yığın,
MALAMAT : Rezil,
MAŞALAMA : Bahçede sebze ekmek için ayrılan küçük bölümler,
Meccanen: Bedava, beleş
Meğsimek: Mühimsemek, önemsemek, drğer vermek
Merdimen: Merdiven
Misir: Mısır
Mostra: Gerçek, gerçek yüzünün ortaya çıkması.
Motur: Traktör
Mugallit: Komik hareketleri olan, güldüren kişi.
Musmul: Mundar olmayan - temiz,
Muzur: Yaramaz, yaramaz işler yapan
Münkürcü: İyilik bilmez , nankör.
N
N’oldum delisi: Konumu, durumu değişince havalara giren insan.
Nahal : Nasıl
Narasın: Ne arar (Narasın gız anam yok)
Niyittin : Ne yaptın
NODUL : Ucunda çivi olan sopa,
O
Ocaklık : eski evlerde ateş yanan yer
Okka: Bir kiloramdan biraz fazla ağırlık ölçüsü
Oklaa: Oklava
Okuma: Davet, davetiye
Omar: Ömer
Ö
Ödüm goptu: Çok korktum
Öğnük: Önlük
Öğörsemek : ineklerde çiftleşme arzusu
Öndere : Ucu çivili uzun sırık, övendere
ÖNLÜK : Kadınların ev işi yaparken önlerine taktıkları bez,
Örklemek : bağlamak
Ötüğün : Öteki gün, önceki gün
ÖVENDERE : Nodul,
P
Palaspandıras: Hazırlıksız, alelacele ile hareket etmek.
Pantul: Pantolon
Paya: Havalı, cakalı
Pece: Baca,
Peşkir : el havlusu
Pınsık: (Ateş için) Bir türlü alev almayan, habire tüten, pasif
Pırtmak: Hızlıca kopmak, ayrılmak, kaçmak,
Pinnik: Kümes,
Poğsumak : buharlanıp ıslanmak
Pörtleme : dışına taşma
Pu'ar : pınar, su yalağı, çeşme
Pürtük: Küçük parça
R
Türkçede R ile başlayan kelime pek yoktur.
S
SABAN : Çift sürmeye yarayan tarım aleti,
Sac ayağı :
Sacayağı: Üzerinde yemek pişirlen üç ayaklı demir
Saçkı: Tandırda yakılan ot,
Saçma : serpme
SAHAN : Tabak,
SAHANLIK : Tabak konulan yer,
Sallı : ağır
Sap yiyip, saman sıçmak: Ne dediğini bilmeden saçma sapan konuşmak.
Sap: Ekin sapı/iri saman,
Seğirt: Koş
Seki: Oturak,
Seklem (kıl çuval), silgi (banyo havlusu),
Sekmen: Zeminden 30-40 cm yükseklikteki yer
Sene: Yıl
SENEK : Çam ağacının kütüğünden oyulan, tarlalara su içmek için götürülen, yaklaşık 20 litrelik su kabı,
Senit: Üzerinde hamur açılan, meyve, sebze doğranan tahta tabla.
Sergen: Raf
Siğme: Akıtma, işeme
Sinsin: Ateş çevresinde oynanan oyun
Sohum: Yufka ekmekten yapılan, sulu yemek almaya yarayan kaşık gibi parça
Sokranmak: Homurdanmak,
Soku: Bulgur, keşkek dövülen dibek
Sokum-sohum: Yufka ekmeğin kaşık gibi kullanılması,
Somak : Mısır koçanı
Sorutmak : Yüzünü ekşiterek oturmak
Söbe: Tam yuvarlak olmayan
Sündürme: Uzatma
Sütlük: Eskiden yemek, yoğurt ve yağ gibi yiyeceklerin koyulduğu yer.
Süzme : bez ile süzülmüş yoğurt
Ş
Şaplak : şamar
Şepit: Bazlama ekmeği
Şıvgın : sürgün, ince dal
Şilepe : Yapış yapış
Şindi / Şindik: Şimdi,
Şipit: Terlik,
Şippedenek: Hemencecik
ŞİREVİT : Üzümlerin pekmez yapmak için doldurulduğu, çıkan şıraların alt yanındaki bir delikten boşaltıldığı ağaçtan yapılma V harfi şeklinde olan 2,5 metre uzunluğunda, 1 metre genişliğine ve 80 cm yüksekliğinde at arabası veya kağnı ile taşımaya uygun, üstü açık olan depo,
ŞİŞEK : Kısır koyun,
T
Talla : Tarla
Tas: Bardak anlamında da kullanılır,çukur tabak anlamında da
Tataram: Üşütme sonucu mide ekşimesi, mideyi bozmak, kusmak
Tavatır : Çok iyi, güzel
TEKECEN : Baharda toplanarak yenilen ot,
Temek : Ahırdan hayvan dışkılarının atıldığı delik, küçük pencere,
Tepik: Tekme
TINAZ : Saman yığını,
Tınaz: Harman düvenler tarafından dövüldükten sonra yığılan saman ve tanelerin karışımı olan yığın.
Tıngır: Kova,
Tokaç: Çamaşır yıkarken ,çamaşırları dövmeye yarar ağaçtan gereç
TOKLU : 1 yaşındaki koyun yavrusu,
Tomruk : kalın ağaç
Topalak: Domates
Tuğmen: Kuşlarda ibik,
Tummak: Suya dalmak,
Tumman: Eskiden bezden yapılmış genelde kadınların giydiği pantolon biçimli giyecek,
Tülemek: Kuşların tüy çıkarması, mecazi: maddi bakımdan iyi duruma gelmek,
TÜNEK : Tavukların tünediği yer,
U
Uçuklama: Dudakta kabarcık oluşması
Uğra: un
Uğrün uğrün: Gizli, gizli
Urba: Giysi
Ü
Üç etek: Folklorik giysi ,setilyon
ÜLEŞ : Pay,
Ünnemek: Çağırmak
Üreluğün: İleri gün, geçen gün,
Ürümek: Havlamak(köpek ürüyor derler)
Ürüya: Rüya
Ütelemek: Tavuk, hayvan tüylerini ateşte yakmak, ot/ekin dallarını ateşte yakmak,
V
Verep: Yamaç,
Y
YABA : Harman savurmaya yarayan tarım aleti,
Yad: Yabancı ,el
Yal: Kedi ve köpeklere verilen un ve su karışımı yiyecek.
Yalak : hayvanların su içtikleri kap
Yalık: Mendil ya da iş yaparken boyuna bağlanan bez
Yapak: Bayanlarda saçların taranmamış hali, yapaklı
Yavsu: İnek at gibi hayvanlar üzerinde yaşayan bir asalak canlı.
Yaykamak: Çanak , tabak gibi kaplara su tutmak, durulamak.
Yazı: Tarla - yeryüzü,
Yellenmek: Yokuş aşağı iniş esnasında hızlanmak, ayrıca gaz çıkarmak
Yel-yepelek: Hazırlıksız alalacele hareket etmek
YEMLİK : 1- Baharda toplanarak yenilen ot,
YEMLİK : 2- Hayvanların yem yediği oluk,
Yırak: Uzak,
Yiğnik : hafif
Yirik: Yırtık
Yoha / yuha: sığ
Yoz: Yabani
Yumak: Yıkamak,
Yunacak: Pis, dinsiz,
Yunmak: Yıkanmak-çimmek,
Yüklük: Evde yatak yorgan konulan yer,
Yülümek: Kazımak, tıraş etmek,
Yüssük : Yüzük
Z
Zabın : Fakir, çaresiz
Zağar : köpek
Zeklenmek : Alay etmek, alaylı taklit yapmak,
Zevzek: Geveze
Zı’armak: Oyunbozanlık,
Zıbın: Kadınların giydiği basma entari
Zıkkım : zakkum
Zımzıklamak : Yumruklamak
Zırzop: Elde avuçta durmayan insan.
Zikke: Hayvan ipi bağlamaya yarayan demir kazık.
Zilli: Biraz hareketli ve oynak kız çocuklarına söylenir.
Zoba : Soba
Zopa : Sopa
Zükkem: Nezle
.
Yerliköy
. Suat Zobu